Demokrasiyi Şahlandırmak İçin Hayır!

05 Nisan 2017 Çarşamba 19:11
Bu haber 1708 kez okundu

Bir dizi ziyaret ve etkinliğe katılmak için Arsuz'a gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, referandum çalışmaları kapsamında Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha ve CHP Arsuz İlçe Başkanı Faik Çekin ile birlikte Uluçınar ve Avcılarsuyu Mahallelerinde halkla buluştu.

Demokrasiyi Şahlandırmak İçin Hayır!
Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha, CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke ile birlikte katıldığı referandum çalışmalarında önemli bir mesaj verdi:

Referandum Parti Meselesi Değil, Memleket Meselesidir!

Bir dizi ziyaret ve etkinliğe katılmak için Arsuz'a gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, referandum çalışmaları kapsamında Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha ve CHP Arsuz İlçe Başkanı Faik Çekin ile birlikte Uluçınar ve Avcılarsuyu Mahallelerinde halkla buluştu. Türkiye karış karış gezerek tek adam rejiminin getireceği istikrarsızlığı anlatan Böke,  "16 Nisan'da demokrasiyi şahlandırmak için, 16 Nisan'ı bugünlerde kutlayacağımız bahar festivaline dönüştürmek için, 17 Nisan'da rahat bir nefes almak için hayır oyu vermek gerekiyor" diyerek, herkesi sandığa gitmeye davet etti.

‘Demokrasiyi Şahlandırmak İçin Hayır’

Arsuz'da annesinin adını taşıyan Fusün Sayek Parkı önünde halka seslenen Sayek, oldukça duygu dolu anlar yaşadığı konuşmasında, " 16 Nisan'a dair mücadele verdiğimiz için bu konunun memleket meselesi olduğunu bildiğimiz için sizlere gönülden hayatı paylaşan biri olarak hepinize teşekkür ediyorum. Tabii bu güveni duyuyor olmamın bir sebebi de belkide sevgili annemin adını taşıyan parkın yanında konuşuyor olmam, babam ve kız kardeşimin yanında konuşuyor olmam ve arkamdaki o parkta hayatın tadını çıkaran çocuklarımın sesiyle bu işi yapıyor olmam. Dolayısıyla tam da bu huzur ve güven duygusunu 16 Nisan'da hayırlarla Türkiye'ye yayacağımıza inanıyorum. Karşımıza bir sandık geldi. Bu sandık bir iktidar sandığı değil. Ben bir siyasi partinin yöneticisi olarak da iktidara dair bizim heyecan duyduğumuz reçeteleri ve Türkiye'nin geleceğine dair alternatifleri sizlerle konuşmak çok isterim. Ama bu sandık bir siyasi partinin geleceğe dair öngörüsünden ziyade farklı siyasi görüşlerin birlikte yaşayıp yaşayamayacağına dair bir sandık. Bu sandık hangi siyasi görüşe sahip olursanız olun, neye inanırsanız inanın, hangi etnik kimlikten olursanız olun ve bu coğrafyanın hangi cennet köşesinde olursanız olun esasında 16 Nisan'dan sonra birlikte yaşayıp yaşayamayacağımıza dair bir sandık. Çünkü bu sandığı karşımıza getirmiş olanlar toplumun siyasi görüşleri, inançları kimlikleri üzerinden ayrıştıran, ötekileştiren, kutuplaştıran bir yaklaşımla siyasetlerini bir onaya sunuyorlar. Biz eğer bu kutuplaşmadan yıldıysak, biz ötekileştirilen bir Türkiye'de değil, birlik olan bir Türkiye'de gelecekle tarih yazmak istiyorsak o zaman bu sandıkta 80 milyonun ortaklığı için, bu sandıkta Türkiye Cumhuriyeti'nin birliği için, daha da önemlisi ötekileştirmeyen, bu farklılıklardan bir zenginlik yaratmış olan bin yıllık tarihi geleceğe taşımamız için hayır dememiz gerekiyor. Bugün karşımıza konan sandık esasında sadece anayasa değişikliğine dair bir sandık değil. Bir anayasa değişikliğinden ortaya çıkacak toplumsal sözleşmeye dair bir sandık. Bu sandık bir rejim değişikliği öneriyor bize. Neden rejim? Rejim dediğiniz şey, esasında gücün kimde olduğunu ve gücü elinde tutanın o gücü nasıl kullanacağını tarif eder. Biz yaklaşık 100 yıl önce ortak bir mücadele verdik bu ülkede. Bu toprakların insanları olarak ve bu mücadelede gücü elinde tutan saraydan, gücü millete aldık. Demokratik Cumhuriyeti kurduk. Hep beraber, omuz omuza.. Güç millette ve o gücü kullanma yetkisi de milletin seçtiği mecliste ve milletin denetlediği mecliste. Yani esasında meclis sizin adınıza, millet adına bir yetki kullanıyor.. Ve o meclis içerisinden size karşı sorumlu olan hükümet ve bakanlar size karşı sorumlu oldukları bir alanda yetki kullanıyor. Yani millette olan gücü, devletin kurumları ve kuralları nasıl kullanacağını tarif ediyor. Oysa getirilen bu anayasa değişikliği paketinde güç tek bir kişide toplanıyor. Tek kişinin gücü şahsi ve keyfi kullanmasına imkan veren yeni bir rejim öneriliyor. Güç artık millette olmayacak..Güç tek kişide olacak. Bu rejimin adı Cumhuriyet olabilir, ama güç tek kişide olduğunda, sorumluluklar tek kişiye karşı geliştirildiğinde, keyfi yönetim hukukun yerini aldığında bu artık demokratik bir Cumhuriyet olmaktan çıkıyor. Adı Cumhuriyet olan başka ülkelerde biliyoruz biz. Gücün tek elde toplandığı... Ama o ülkelerin nasıl felaketlerle karşılaştığını da biz, bizzat Hatay;'da çok iyi biliyoruz. Geçecek olan yasalarda söz hakkının millette olmasını istiyorsanız o zaman hayır demeniz gerekiyor. Eğer söz hakkı tek kişide kalmasını istiyorsanız, o zaman bu anayasa değişikliği teklifi ile demokrasiyi öldürmeniz gerekiyor. Biz söz hakkının millette olduğu bir gelecek istiyoruz. Biz, demokrasinin mecliste de, meclis dışında da yaşadığı bir ilerici aydınlık bir gelecek istiyoruz. Evet de hayır kadar, hayır da evet kadar demokratik haktır. Herkesi vicdanıyla oy kullanmaya davet edin. Ama önemli olan partizanca değil, Cumhuriyetin demokratik değerlerinde buluşan vicdani özgürlükle oy vermektir. Ben biliyorum ki bu vicdani özgürlükle verilen oy hayır çıkacak. Ama önemli olan bu özgürlüğü hepimizin hissetmesi..  Sandığa gitmemeyi düşünenler var. Demokrasiyi canlandırmak için herkesi sandığa davet edin ve oylar sayılırken o sandıkların başında bekleyin. Demokrasi siyasi partilere teslim edilmeyecek kadar kıymetli ve demokrasi sadece siyasi partilerin yaşattığı bir şey değil, demokrasi öznesinin birey olduğu, bireyin demokrasiye ortak olduğu ve onu hayatın her alanında yaşattığı bir gerçekle mümkün ancak. Hayırları ve vicdani özgürlük için sandığa gidin, oy kullanmak istemeyenleri sandığa gitmek için ikna edin. Oyunuza sahip çıkın. Ve unutmayın; demokrasi sandıktan sandığa yaşatılmayacak bir şeydir. Demokrasi, siz ortağı olduğunuzda demokrasidir. Siz olursanız aydınladıklar olacak, siz olursanız yarınlarımız olacak. Bugün Türkiye için bir oylama yapacaksınız. Sandığa gidecek her bir kişi Türkiye'de sonucu değiştirecek kadar kıymetli. 16 Nisan'da demokrasiyi şahlandırmak için, 16 Nisan'ı bugünlerde kutlayacağımız bahar festivaline dönüştürmek için, 17 Nisan'da rahat bir nefes almak için hayır oyu vermek gerekiyor" dedi.

‘Cumhuriyet Rejiminin Devamından Yanayız’

Referandumun iktidar olabilme meselesi değil, memleket meselesi olduğunu söyleyen Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha, "16 Nisan'da yapılacak olan referandum siyasi partiler seçimi değildir. Burada bulunan arkadaşlarımızın farklı görüşler olabilir, farklı partileri destekliyor olabilirler. Şu anda oylanan parti değil, sayın cumhurbaşkanımızın desteklenmesi veya görevinin devam etmesi veya Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun desteklenmesi veya görevine devam etmesi değildir. Şu anda yapılan oylama yaklaşık 100 yıl evvel Kurtuluş Savaşı'nda yüz binlerce şehidimizin kanıyla, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin, Cumhuriyet rejiminin devam edip etmemesiyle ilgili bir oylamadır. 100 yıl evvel saraydan alınıp halka verilen bağımsızlığın, kayıtsız şartsız egemenliğin tekrar halktan alınıp saraya verilmesi talebi söz konusu. Bu rejim değişikliği talebinde tek adam yönetimi var. Yani tek adam seçeceksiniz hem başkan veya kendileri bunu cumhurbaşkanı diye ifade ediyorlar. Ama başkanlık literatüründe bile böyle bir tarif yok. Böyle bir yetki tek bir insana verilemez. Başkanlıkla yönetilen bütün ülkelere baktığınızda ABD hariç bütün ülkeler dip durumda. Dünyada gelişmiş ülkelerin hepsi yine ABD hariç demokratik parlamenter sistemle yönetiliyor. Şu anda önerilen değişikliğin kabul görmesi halinde, ki görmeyeceğine eminiz, Bize biçilen model Libya, Mısır, Iranİ İran, Suriye modelidir. Şu anda Türkiye bu ülkelerden yüz adım öndedir. Biz bu konumdayken 100 adım geriye gitmeye tahammülümüz yok. Bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Bu yetkiyle kendi değimleriyle o kişi başkan veya cumhurbaşkanı da olsa meclisin istişaresine gerek kalmadan ülkeyi tek başına savaşa sokma kararı verebilecek. KHK çıkartarak, kararlar alabilecek. Bizler demokratik parlamenter sistemin devamından, Cumhuriyet rejiminin devamından yanayız. Bu referandum bir parti meselesi değil, memleket meselesidir. 16 Nisan'da bizler bu mevcut Cumhuriyet rejiminin bekası yönünde ciddi bir destek göreceğimize inanıyoruz. Zaten buradaki coşkuyu ve desteği gördükçe fikrimizde ne kadar halkı olduğumuzu görüyoruz. İnşallah 16 Nisan akşamı hep berber başarımızı kutlayacağız" şeklinde konuştu.

Yorum Gönder