İskenderun Çevre Koruma Derneği (İÇKD) Başkanı Nermin Yıldırım Kara; ‘Kadının toplumdaki yerini, eşitlik ve emek mücadelesini simgeler. Kadınlar Mücadeleyi, Mücadele Kadınları Dönüştürür’ diyerek, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 8 Mart’ın tarihçesinden söz etti.
İÇKD Başkanı Nermin Yıldırım Kara açıklamasının devamında ise şöyle konuştu; “Amerika’nın New York kentinde bir dokuma fabrikasında çok ağır çalışma koşulları, çok uzun iş günleri buna karşın düşük ücretler ve çalışma koşullarının her geçen gün daha da dayanılmaz hale gelmesi nedeniyle hak arama ve mücadele günü olarak ortaya çıkmıştır. Yüzyıllar sonra bugün dünyanın emekçi kadınları savaş, gericilik, yoksulluk ve eğitimsizlik ile mücadeleye devam etmektedirler. Nüfusumuzun yarısını teşkil eden kadınlar; yaşamın her alanında varken; karar alma organlarında, istihdamda, eğitimde, politikada aynı oranda temsil edilememektedir. Kadına yönelik şiddet ve istismarın artmasında kadına yönelik politikalarda sistemli bir geriye gidişin etkisi büyüktür. Eğitim müfredatı ile toplumsal cinsiyet rollerindeki eşitsizlikler pekiştirilmekte, kadının asıl görevinin annelik ve esas yerinin ev olduğu algısı yaratılarak kadının sosyal yaşamda yer alması kısıtlanmaktadır. Kamusal alanların kadınlar için güvenilir hale getirilmesi sağlanacağı yerde kamu hizmetleri toplumsal cinsiyet ayırımına yol açacak şekilde verilmekte; failin fiili tartışılacağı yerde kadının şiddete uğramasına bulunduğu yer, zaman ve giyiniş biçimleri mazeret olarak kullanılmaktadır. Sermayenin istikrarı için yoksulluğa mahkum edilen işçiler hayatlarını kaybederken kadın emeği yok pahasına indirgenmekte, ağır çalışma koşulları, düşük ücretli, güvencesiz işlerin gözde adresini kadınlar oluşturmaktadır. 2017 yılında 409 kadın, 2018’de ise açık kaynaklardan derlenen bilgilere göre 440 kadın, erkek arkadaş, sevgili, eski eş ve benzeri gibi erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetmiştir. Kadını eve, aileye, anneliğe, bir kocaya ya da bir babaya mahkum etmek isteyen, kimliğini yok sayan, bedeni üzerinden tahakküm kurmak isteyen zihniyete karşı mücadele mirasına sahip çıkabilmek için, ekonomik ve toplumsal hayatın eşitlik ilkesi kapsamında düzenlenmesiyle mümkündür.
Kadınları toplumsal hayat dışına itmeye çalışan, cinsiyetçi ve ayrımcı politikalardan ve uygulamalardan vazgeçilmeli, yürürlükte olan yasaların yani Kadına yönelik şiddette en büyük çözüm olan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren Koruma Kanunu etkin uygulanması sağlanmalıdır. Kadınların kendi ve ülkenin geleceği ile ilgili söz sahibi olabilmelerinin yolu sosyal, kültürel ekonomik ve siyasal yaşamda yani toplumu ilgilendiren her alanda bende varım demekten geçmektedir. Kadınlara sadece pozitif ayrımcılık tanındığı için değil, kotalar konulduğu için değil, ya da politik bir odak görüldüğü için değil, hak ettiği için temsil eden noktasında olmalıdır. Kadın haklarının geliştirilmesi tüm toplumsal ilerlemenin genel ilkesidir. Kadınların ihmal edildiği toplumların varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi mümkün değildir. Toplumun kalkınabilmesi ve ilerleyebilmesi için kadın erkek demeden hepsinin eğitim ve öğretim düzeyinin yükseltilmesi gerekmektedir. Kadınların ihmal edildiği toplumların varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi mümkün değildir. 8 Mart, önce işçi direnişi olarak, erkeklerle eşit sosyal ve siyasal haklara sahip olmak için ortaya çıkmışken günümüzde sermaye sahipleri ve piyasa yöneticileri tarafından tüketim kültürünün, düzeninin bir parçası haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Oysa 8 Mart; Kadının toplumdaki yerini, eşitlik ve emek mücadelesini simgeler. Kadınlar Mücadeleyi, Mücadele Kadınları dönüştürür.”
İÇKD Başkanı Nermin Yıldırım Kara açıklamasının devamında ise şöyle konuştu; “Amerika’nın New York kentinde bir dokuma fabrikasında çok ağır çalışma koşulları, çok uzun iş günleri buna karşın düşük ücretler ve çalışma koşullarının her geçen gün daha da dayanılmaz hale gelmesi nedeniyle hak arama ve mücadele günü olarak ortaya çıkmıştır. Yüzyıllar sonra bugün dünyanın emekçi kadınları savaş, gericilik, yoksulluk ve eğitimsizlik ile mücadeleye devam etmektedirler. Nüfusumuzun yarısını teşkil eden kadınlar; yaşamın her alanında varken; karar alma organlarında, istihdamda, eğitimde, politikada aynı oranda temsil edilememektedir. Kadına yönelik şiddet ve istismarın artmasında kadına yönelik politikalarda sistemli bir geriye gidişin etkisi büyüktür. Eğitim müfredatı ile toplumsal cinsiyet rollerindeki eşitsizlikler pekiştirilmekte, kadının asıl görevinin annelik ve esas yerinin ev olduğu algısı yaratılarak kadının sosyal yaşamda yer alması kısıtlanmaktadır. Kamusal alanların kadınlar için güvenilir hale getirilmesi sağlanacağı yerde kamu hizmetleri toplumsal cinsiyet ayırımına yol açacak şekilde verilmekte; failin fiili tartışılacağı yerde kadının şiddete uğramasına bulunduğu yer, zaman ve giyiniş biçimleri mazeret olarak kullanılmaktadır. Sermayenin istikrarı için yoksulluğa mahkum edilen işçiler hayatlarını kaybederken kadın emeği yok pahasına indirgenmekte, ağır çalışma koşulları, düşük ücretli, güvencesiz işlerin gözde adresini kadınlar oluşturmaktadır. 2017 yılında 409 kadın, 2018’de ise açık kaynaklardan derlenen bilgilere göre 440 kadın, erkek arkadaş, sevgili, eski eş ve benzeri gibi erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetmiştir. Kadını eve, aileye, anneliğe, bir kocaya ya da bir babaya mahkum etmek isteyen, kimliğini yok sayan, bedeni üzerinden tahakküm kurmak isteyen zihniyete karşı mücadele mirasına sahip çıkabilmek için, ekonomik ve toplumsal hayatın eşitlik ilkesi kapsamında düzenlenmesiyle mümkündür.
Kadınları toplumsal hayat dışına itmeye çalışan, cinsiyetçi ve ayrımcı politikalardan ve uygulamalardan vazgeçilmeli, yürürlükte olan yasaların yani Kadına yönelik şiddette en büyük çözüm olan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren Koruma Kanunu etkin uygulanması sağlanmalıdır. Kadınların kendi ve ülkenin geleceği ile ilgili söz sahibi olabilmelerinin yolu sosyal, kültürel ekonomik ve siyasal yaşamda yani toplumu ilgilendiren her alanda bende varım demekten geçmektedir. Kadınlara sadece pozitif ayrımcılık tanındığı için değil, kotalar konulduğu için değil, ya da politik bir odak görüldüğü için değil, hak ettiği için temsil eden noktasında olmalıdır. Kadın haklarının geliştirilmesi tüm toplumsal ilerlemenin genel ilkesidir. Kadınların ihmal edildiği toplumların varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi mümkün değildir. Toplumun kalkınabilmesi ve ilerleyebilmesi için kadın erkek demeden hepsinin eğitim ve öğretim düzeyinin yükseltilmesi gerekmektedir. Kadınların ihmal edildiği toplumların varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi mümkün değildir. 8 Mart, önce işçi direnişi olarak, erkeklerle eşit sosyal ve siyasal haklara sahip olmak için ortaya çıkmışken günümüzde sermaye sahipleri ve piyasa yöneticileri tarafından tüketim kültürünün, düzeninin bir parçası haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Oysa 8 Mart; Kadının toplumdaki yerini, eşitlik ve emek mücadelesini simgeler. Kadınlar Mücadeleyi, Mücadele Kadınları dönüştürür.”
Yorum Gönder