Küresel ölçekte Koronavirüs Salgınının yaşandığı ve dikkatlerin daha çok COVID-19’a toplandığı bu dönemde, depremlerin kendisini hatırlatırcasına Ülkemizin pek çok yerinde aktivitesini devam ettirdiğini belirten Prof. Dr. Semir Över; “15 Nisan 2020'de Hatay yakınlarında peş peşe meydana gelen ve şiddetleri 4’ten büyük olan (4.0 M≥4.0) depremler, Hatay’ın yanı sıra civar illerde de hissedildi ve toplumda tedirginlik oluşturdu. Hatay açıklarında meydana gelen bu depremler, son 100 yılda bölgede meydana gelen depremlerle birlikte, Kıbrıs-Antakya Transform Fayı’nın oldukça aktif olduğunu gösteriyor. Bu fayın karadaki uzantısı uzun zamandır küçük-orta büyüklükte deprem üretiyordu. Son depremler ise fayın deniz açılarındaki devamında meydana geldi. Şekilden de görüleceği gibi Hatay'ı etkileyen üç önemli levha sınır fayı arasında son yıllarda en aktif olanı, bu faydır. Şunu belirtmek gerekiyor ki, bölgede yaklaşık 150 yıldır büyük deprem (7.0 ve daha büyük) suskunluğu yaşanmakta. Bu faylardan herhangi biri üzerinde yılardır birikmekte olan enerjinin her an boşalabileceği ihtimali, hiçbir zaman unutulmamalıdır. Olası depremin tahmin edilen büyüklükte olması durumunda, büyük can ve mal kayıplarına neden olabilmesi söz konusudur. Son depremlerin uyarıcı depremler olarak nitelendirilip, olası afette zararın en aza indirilebilmesi için, hazırlık dönemlerinin iyi geçirilmesi gerekmekte olup, yetkili mercilerce gereken önlemlerin alınması ve planlama yapılması son derece önem arz etmektedir. Deprem, sadece Hatay'ı değil Ülkemizi de her daim tehdit eden bir doğa olayıdır. 2020 Elazığ Depremi ve geçmişteki depremlerde kazanılan tecrübeler, afete hazırlıklı olmanın, depremin afete dönüşmesinin önüne geçebileceğini ortaya koymuştur. Türkiye’nin deprem gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Unutulduğunda, ne yazık ki afetlerin meydana gelmesi kuvvetle muhtemeldir” dedi.
Yorum Gönder