İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Bikçe, Türkiye’nin dünyanın en önemli deprem kuşaklarından olan Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunduğunu ve bu tektonik konumu nedeniyle topraklarının çok büyük kısmının deprem riski altında olduğunu belirtti.
Doç. Dr. Murat Bikçe, Önceki depremlerde belirlenen yapısal hataların, inşa edilen yeni yapılarda da yinelenmesi ve mevcut yapılarda tedbir alınmaması sonucu 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde ağır can ve mal kayıplarının yaşandığının altını çizerek şunları söyledi:
“17 Ağustos Marmara depremi sonrası meydana gelen Sultandağı (2002), Bingöl (2003, 2005), Elazığ (2010, 2011), Van (2011) depremlerinde ortaya çıkan hasar nedenlerine bakıldığında öncekilere benzer yapısal hataların tekrarlandığı görülmektedir. Ağır hasar gören veya yıkılan yapıların, yönetmeliklere uygun olmadığı, projesinde farklılıklar olmadığı ve denetim hizmetinde eksiklikler olduğu dikkati çekmektedir. 1900-2014 yılları arası Türkiye’yi etkileyen depremlerdeki can kaybı ve hasarlı bina sayılarını sunan kaynaklar incelendiğinde önemli farklılıklar bulunduğu görülmektedir. Çok sayıda veri kaynağı, literatür ve ulaşılan tarihsel belgeler incelenerek can kaybı ve hasar sayılarını içeren depremler grafiklerde gösterilmiştir. 1900-2014 yılları arasında can ve mal kayıplarına neden olarak Türkiye’yi etkileyen depremlerde belirlenen değerlerin ve istatistiksel verilerin detayları Natural Hazards dergisinde sunulmuştur. Bu veriler ışığında can ve mal kaybı sayılarının yıllara göre dağılımı yine grafiklerde gösterilmektedir”.
Doç. Dr. Murat Bikçe Açıklamasına Şöyle Devam Etti:
“1900-2014 yılları arası incelenen 180 depremde can kaybı ve hasarlı bina sayısı bakımından sayısal olarak en çok kayıp veren ilk beş bölgenin büyükten küçüğe doğru; Doğu Anadolu, Marmara, Karadeniz, Ege, Akdeniz bölgeleri olarak sıralandığı grafiklerde görülebilir.
“Yine aynı çalışma ile 1900-2014 yılları arası incelenen depremlerde Türkiye’deki 81 ilin %68 inde can kaybı ve hasarın meydana geldiği belirlenmiştir. Ayrıca, Türkiye’de en çok can kaybının 7.5 - 7.9 ve bina hasarının ise 7.0 - 7.4 magnitüd aralığında gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak Türkiye nüfusunun çok büyük çoğunluğu 1. ve 2. deprem bölgesinde yaşamasından dolayı, bölgenin tektonik özelliklerine uygun tedbirlere devam edilmelidir. Yapının projesinde tasarlanan model, uygulamaya tam olarak yansıtılmalıdır. Projeden farklı uygulamalar, güncel yönetmeliğe uyumsuz imalat ve denetim yetersizliklerinin hasarlara yol açabileceği unutulmamalıdır. Geçmiş depremlerden ders çıkartılarak, bundan sonra meydana gelebilecek büyük depremlerden önce gereken tedbirlerin alınması can ve mal kayıplarının minimize edilmesi açısından son derece önemlidir”.
Yorum Gönder